Header Ads

Meditasyonun Kelime Anlamı: Tanıdık Gelmek / Joe Dispenza Türkçe 30


Meditasyonun kelime anlamı "tanıdık gelmek"tir ve bunu araştırmaya başladığımda çok önemli olduğunu gördüm. Çünkü bilinçsiz düşüncelerinize aşina olmanız, onların bilincine varmanız gerekir. Böylece bir daha bilinçsizce davranmazsınız. Otomatikleşmiş davranış ve alışkanlıklarınızı iyi tanımalısınız. Ve onları devreye girmemesi için, ağzınızdan çıkacak sözlere bile dikkat etmelisiniz. Günlük hayatınızda hissettiğiniz belli duyguları fark etmeli ve "30 yıldır suçluluk, utanç ya da değersizlik duyguları ile yaşamışım ama bu bir suç değildi, sadece öyle hissediyordum" demelisiniz.

Böylece eski halimizi anlamaya başlarız ve sıra yavaş yavaş yeni halimize gelir. Bizim yaptığımız şey de bu. Hangi düşünceler beyninizi ateşlesin istersiniz?  Zihnen tekrarlamak istediğiniz davranışlar neler? Ne tür duygular hissedip bedeninizi nasıl şartlamak istersiniz? Bunları tekrar tekrar yapmaya devam ederseniz, yeni haliniz ile tanışırsınız ve model çalışmaya başlar. 

Bir kaç yıl boyunca dünyanın her yerinde bu çalışmaları öğrettik ve değişiklikler gördük ama bunlar çok da önemli ölçüde değildi. Fakat her seanstan sonra insanlar: "Başka bir seviye öğretebilir misiniz" dediler ve biz de çalışmalarımızı geliştirip çeşitlendirmeye devam ettik. İkinci seviye, üçüncü seviye ve ileri seviyede seanslar yaptık. 

Ve o dönemde üçüncü seviyenin biraz üstünü öğrenmeye başladık ve katılan insanlarda gerçek anlamda değişimi görmeye başladık. Sadece sağlıkları düzelmedi; yeni fırsatlara, yeni kariyerlere, servete ve şifaya kavuşmaya başladılar. Bir şeylerin değişmeye başladığını biliyordum, bir hızlanma vardı. MS hastalarının tekerlekli iskemlelerden kalkıp yürüdüğünü gördüm. Bütün bunlar bana bir şeylerin değiştiğini net olarak gösterdi.

Ve ben de ikinci kitabımı, "Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırmak"ı yazdım ve bu süreci açıkladım. Ve değişimleri görmeye başlayıp dediğim gibi sürecin hızlanması ile bazı ölçümler yapmam gerektiğini anladım. Çünkü bu değişimler   ölçülebilir mi, öznel mi yoksa nesnel mi, bunu anlamak istiyordum. Bilim insanlarından ve araştırmacılardan bir ekip kurdum ve bir günlük seansları durdurup cuma, cumartesi ve pazar geliştirici çalışmalar yapmaya başladık. Ve katılımcılara temel seviye öğretisinin biraz daha gelişmiş biçimini detaylıca gösterdik. 

Sonra dört buçuk günlük bir şey istedim. Buna da ileri seviye çalışma dedik. Ve bilim ekibini getirip seanstan önce katılımcılara detaylı bir beyin taraması uyguladık. Sonra dört buçuk günlük eğitime katıldılar ve bittiğinde yine beyin taraması yaptık. 

Değişim zihinden başka beyinde de oluyor mu, görmek istedim. Bu arada çok önemli bir şey yaptık ve meditasyon sırasında daha fazla beyin bütünlüğü ve tutarlılığı oluşturuyorlar mı, diye katılımcıları inceledik. Amacım "dikkatlerini ve niyetlerini sürdürebiliyorlar mı?" ve "beyinleri değişmeye başladığında nasıl görünüyor?" sorularına cevap bulmaktı. Beyin dalgalarını değiştirebiliyorlar mı? Ve bu değişim ne kadar sürüyor? Seansın başından sonuna kadar yaşanan değişimin oranı neydi? Ve hayatınızı bazı duygular ile analiz ettiğinizde beyniniz daha mı iyi, daha mı kötü oluyor? Tüm bu verileri toplamaya başladık. Ve bu dönüşümü daha iyi öğretmemi sağladı. Bilgi ile deneyim arasındaki boşluğu kapatmak istedim. O günden beri binlerce beyin taraması ve 19 ileri seviye çalışma yaptık. 

Beyin tutarlılık gösterdiğinde çok daha iyi düşünüyorsunuz. Zihniniz daha açık oluyor çünkü beyniniz uyumlu çalışıyor, bunu iyice gördük. Ama stresle yaşarsanız, tepkisel olup, nesneleri, yerleri düşünürseniz, beyniniz uyanıyor ve yüksek beta dalgaları üretmeye başlıyor. Fitil ateşleniyor ama beyin bir düzen içinde çalışmıyor ve beyninizde tutarsızlık oluşuyor. Beyin tutarsız olduğunda biz de tutarsız oluruz. Odaklanma açısını genişletip birleşik alana bağlanmak ve dikkatinizi bu alana vermek maddesel her şeyi birleştiren düzenlenmiş bir enerji alanı ve yüksek bir tertip seviyesi demektir. İnsanlar dikkatini buna verip ona bağlansa beyin daha tertipli olmaz mı? Cevap "evet"ti ve bunu görmeye başladık. 

Aynı şekilde yeni bir gelecek yaratmak için net bir niyet ve yükseltilmiş duygularla insanları eğitip, onları küskünlükten, sabırsızlıktan ya da kalp atışlarını bozan hüsrandan kurtaramaz mıyız? 

Başka bir deyişle, gaza ve frene aynı anda basıyorsunuz. Uyarıcı kimyasallar devreye giriyor ve kalbiniz hızlanıyor. Çünkü hayatta kalma modunda ve peşinde bir canavar var. Kol ve bacaklara kan pompalıyor ama koşup dövüşmüyorsunuz. Peki, insanlar bu tür duygularını kalp merkezli yükseltilmiş bir duyguyla değiştiremez mi? Kalbin bu merkezi kutupluluk birimidir. İkilik birimidir, zıtlıklar birimidir. Stresliyken bu görünmez enerji alanında çektiğimiz yaşam gücünü kimyaya dönüştürdüğümüz merkezimizdir. Bedenimizin çevresindeki bu yaşam gücü, görünmez enerji alanını küçültür ve yaratacağımız, şifalanacağımız hayati kaynakları tıkarız. Böylece kendimizi zaman ve mekanda sıkışmış gibi, daha fazla madde ve daha az enerji hissederiz.

Ancak kalp daha tutarlı bir şekilde çalışmaya başladığında ve uyum gösterdiğinde, bu sefer de son derece ölçülebilir manyetik bir alan üretmeye başlar. Bu manyetik alan bir enerjidir. Ve bu enerji bir frekanstır. Tüm frekans bilgi taşır. Böylece insanlar bu tutarlı düşünceyi o uyumlu enerjiye yerleştirmeye başlarlar.



Blogger tarafından desteklenmektedir.